TÜRKİYEDE BİLİM VE GELİŞİM ANOMALİLERİ




       Türkiye sürekli iç ve dış siyasette tam bir yamalı bohça. Siyaseti bir kenara bırakalım diyeceğim ancak hemen hemen her olayın bir parçası. Türkiye  çeşitli yıllardan bu yana kendi iç ve dış siyasetini denge üzerine oturtamamaktadır. Tabi ki bu durum toplumdaki bireylerin ruh hallerine  şüphesiz sirayet etmektedir.

            Yeni bir ekonomik toparlanma, umutlu bir toplum ve ani bir refahlama çabası demek oluyor Türkiyede. Özellikle bu dengeyi belli bir çerçeveye oturtmak bizim gibi batılıların bize biçtiği kavramda yani " gelişmekte olan" bir ülke için oldukça sıkıntılı ve sonu gelmeyen bir süreç. Bu süreci atlatmanın şüphesiz en etkili yolu son yüzyıllarda "Bilim" ve "Sanayi" den geçmektedir. Bu  iki alanda da dönem dönem çok iyi başarılar elde etmiyor değiliz ki o da bilim adamlarımızın başına bir hal gelmez ise gerçekleşen bir durum oluyor. Son yılların çok göze çarpan örneklerden biri olan Rahmetli Prof. Dr. Engin Arık örneğini ele alacağım. Rahmetli Engin hoca, toryum rezervlerini işlemede hızlandırıcı bir fiziksel mekanizmanın öncüsüdür. Bu çalışma ile CERN ve ATLAS çalışmalarına katılıp çalışmaları hızlandırdığı bir evrede hayatını kötü bir uçak kazasında kaybetmiştir. Ölümünden sonra bir çok araştırma ve soruşturma gerçekleşti. Ancak böyle büyük bir kayıp karşısında çok cüzzi bir ceza ile sonuçlandı. Düşünsenize Rahmetli Engin Hoca bu keşif ve çalışmalar ile dünya devleri arasında yer alacağımızdan söz etmekteydi. Hatta devlet borcunun 30 katı kadar bir kazancın gelebileceğiniz ön görmekteydi. Ekipten olan Rahmetli Akademisyen Berkay Doğanın babası ise bu olayların suikast olamayacağını ve uçak şirketin hatası olduğunu kabullenmiş görünmektedir. Rahmetli akademisyenin örneğini vermemin sebebi ise böyle olaylar olduğunda toplumun büyük kısmının bu olaylara sırtını dönme isteğidir. Biz insanlar inanmak istemediğimiz belirsizlikleri ortadan kaldırmak için yeterli mantıksal sebepler bulur ya da uydururuz. Bu Türk toplumunun  son yıllarda kaybettiği en önemli yetisidir. Çoğunluk bu konuyu sadece düşündü. Ancak bizde kamusal örgütlenme ve sorgulama kabiliyeti yok ki ... TÜBİTAK'da çalışırken  silah ve mühimmat teknolojileri geliştiren mühendislerimiz seriler halinde hep kazalarda öldüler. Bundan bahsetmek istemedim dahi. Örnekler o kadar çok ki bitmek bilmiyor. Malum konuları devlet teşkilatlarının da araştırması elzemdir. Suikast sonucu ölmüş olma ihtimalini bir düşünün! Siyasi politikaları nasıl etkileyebileceğini düşünün! Suikast ihtimalini düşünmek istenmedi ama şu soruları sormamak işten değil: Yabancı istihbaharatlar suikast yapacakları zaman neden yakalanmak istesinler ki ? Siz önemli birini ortadan kaldırmak isteseniz neden tek tek yok edesiniz?. Tek tek bir kaç kişiyi dışarda hallettiniz. Peki diğerleri şüphelenmeyecek mi? Çok güzel bir kurgu gibi değil mi? Tüm ekip tek bir uçakta seyahat ediyor ve teknik arıza sorunu ile hepsi ölüyor. Soru sormak önemli. Ama kimse televizyona çıkıp sorgulamadı. Devlet televizyonunda bir kaç araştırma ve nihai son.
             
                      Bir bilim adam yetiştirmek, bir asker yetiştirmek çok ciddi bir insan kaynağı sarf etmek demektir. Umarız bir gün ciddi bir istihbaharat ve savunma organizasyonları ile bu olayların üstesinden kalkabiliriz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİDE PROBLEME ODAKLANMAK VE DÖNGÜ

QUOTATİON İN PSYCHOLOGY